Panik Bozukluk

Ergenlik dönemi; fiziksel, duygusal ve sosyal açıdan büyük değişimlerin yaşandığı, hassas bir gelişim evresidir. Bu süreçte bir miktar kaygı normal kabul edilirken, tekrarlayan panik ataklar daha ciddi bir sorunun, yani panik bozukluğun habercisi olabilir.

Ebeveynlik, hayatın en anlamlı ama aynı zamanda en yorucu rollerinden biridir. Panik bozuklukla yaşayan bireyler için, çocuk yetiştirmenin sorumlulukları ve anksiyete ile baş etmek zaman zaman bunaltıcı hale gelebilir.

Panik bozukluk, kişinin iş yaşamını derinden etkileyebilir. Toplantılarda panik atağa yakalanma korkusu, toplu taşıma araçlarından kaçınma, ya da yoğun anksiyete nedeniyle odaklanma güçlüğü—tüm bunlar, performans ve özgüveni zedeleyebilir.

Panik bozukluk, gündelik yaşamı altüst eden ani ve kontrolsüz korku dalgalarıyla kişinin hayatını felç edebilir.

Panik bozukluk ve depresyon, en yaygın görülen ruhsal sağlık sorunlarından ikisidir—ve ne yazık ki sıkça birlikte görülürler.

Gece aniden korkuyla uyanmak, kalbiniz hızla çarpıyor, nefes alamıyor gibi hissetmek... Bu, gece panik atakları yaşayan birçok kişi için oldukça sarsıcı bir gerçektir.

Panik bozukluk ve agorafobi, genellikle birlikte gelişen ve birbiriyle yakından ilişkili anksiyete bozukluklarıdır.

Göğüs ağrısı, nefes darlığı ve kalp çarpıntısı yaşamak oldukça korkutucu olabilir. Birçok kişi bu belirtileri yaşadığında doğrudan kalp krizi geçirdiğini düşünür. Ancak çoğu zaman bu belirtiler, aslında panik atağın belirtileridir.

Bir panik atağı, kişinin kendini tamamen çaresiz ve kontrolsüz hissetmesine neden olabilir. Ancak iyi haber şu ki, bedeninizi ve zihninizi sakinleştirmek için bilimsel temelli bazı teknikler mevcuttur.

Panik bozukluğu, tekrarlayan ve beklenmedik panik ataklarla karakterize edilen bir anksiyete bozukluğudur. Bu ataklar, kişinin kontrolünü kaybediyormuş ya da kalp krizi geçiriyormuş gibi hissetmesine neden olabilir.

Tırnak yeme, onikofaji olarak da bilinir, birçok insanın hayatının farklı evrelerinde deneyimlediği yaygın bir davranıştır. Basit bir alışkanlık değil, bireyleri önemli ölçüde etkileyen bir duruma dönüşebilir.